Bağlanma Türleri Nelerdir? 

1950’lerde ortaya atılan bir kuram olan Bağlanma Teorisi fikri, Psikolog Mary Ainsworth’ün geliştirdiği ve temelinde ilk bakım verenlerimizle kurduğumuz ilişkilerin hayatımızın geri kalanındaki ilişkilere de etki edeceği fikrine dayanır. Öz farkındalığımızı arttırmak adına mükemmel bir yöntem olan bağlanma teorileri hakkında bilgi sahibi olmak, bireylere öz benliğimizle bağdaşım kurarak ilişkilerimizi gözlemleme şansı tanımaktır.  

Bağlanma Kuram’ına göre bireyler henüz yaşamlarının ilk başlarında bakım verenle (bizim kültürümüzde çoğunlukla anne, baba, anneanne, babaanne gibi) kurdukları bağların, gelecek yaşantılarında kuracakları ilişkilerde nasıl bir bağ geliştireceklerine ve hangi tutum ve davranışlarda bulunacağına etki ettiğini söyler. Bağlanma stillerini anlamak, sosyal etkileşimlerin çocuklar başta olmak üzere bireylerin psikososyal gelişimlerini nasıl etkilediğini gözlemlememizde bize yardımcı olur. Bebeklik çağımızdan itibaren kurduğumuz birincil etkileşimlerden etkilenerek şekillenen 4 adet bağlanma stili vardır: Güvenli Bağlanma, Kaçıngan Bağlanma, Kaygılı Bağlanma (Güvensiz Bağlanma), Düzensiz Bağlanma. 

Güvenli Bağlanma 

Güvenli Bağlanma stili, bağlanma teorisine göre en sağlıklı ve uzun ömürlü ilişki kurma becerisine sahip olan stildir. Güvenli Bağlanma genellikle çocukluk çağında ebeveynleri tarafından güvenilir, duyarlı ve destekleyici bir ilişkiye sahip bireylerde gelişir. Annenin bebeğiyle kurduğu iletişimdeki ses tonu bile bağlanma teorisinde etkili bir faktördür. Aynı şekilde annenin veya babanın bebekle ilgilenirken ki yüz ifadesi de bu bağlanmanın gelişimi için belirleyici bir faktör olarak sayılabilir. Bu etkileşimler sonucunda gelişen güvenli bağlanma, bireylerin ileriki yaşamlarındaki ilişkilerde duygusal açıdan güvenli, destekleyici ve samimi olma eğilimiyle sonuçlanır. Güvenli Bağlanma stiline sahip bireyler genellikle kendi ihtiyaçlarını ifade etme, empati ve duyarlılık konusunda gelişmiş bir benliğe sahiptir. Bağımsızlık ve bağımlılık dengesini güzel koruyabilme özelliğine de sahip olan bireyler, ilişkilerinde sınır çizmekte zorlanmaz ve kendi kimliklerini korurken aynı zamanda karşı tarafla da sağlıklı bir bağ kurabilir. Güvenli Bağlanan bireylerin en önemli özelliklerinden biri de karşı tarafa güven, sadakat ve bağlılık sunmalarıdır. Bu özelliklere sahip bireyler, daha mutlu, tatmin eden ve uzun süreli ilişkiler kurma eğilimindedir.  

Kaçıngan Bağlanma 

Genellikle uzun süreli ilişki kuramama gibi bir sonuç doğuran Kaçıngan Bağlanma stili, yaşamının ilk dönemlerinde bakım verenle soğuk, duygusal açıdan mesafeli ve katı ilişkiye sahip olan bireylerde görülür. Bebeğiyle kurduğu ilişkide ihmalkâr tutumlar sergileyen ebeveynlerin yanında, çocuğunun hayata dair düşünceleri ve korkularından çok görgü kuralları ya da akademik başarıya odaklanan ebeveynler çocuklarında kaçıngan bağlanma oluşmasına neden olmaktadır. Yaşanılan deneyimler sonucunda bu bağlanma stiline sahip bireyler uzun süreli ilişki kurmakta başarısız olduklarından hayat boyu kimsenin yardımına muhtaç olmamak için yüksek bağımsızlık duygusu geliştirme eğilimindedirler. 

Bu bağlanma stiline sahip bireylerde yüksek özerklik haricinde kurulan ilişkilerde mesafeli olma göze çarpar. Henüz yaşamının başlarında ebeveynleriyle sıcak ve yakın bir bağ oluşturamamış bireyler ileriki yaşlarında belki de bastırılmış bir değersizlik duygusuyla ilişkilerinde mesafeli olma eğilimindedirler.  

Çocukluk çağında ebeveynlerinden gördüğü tutumun bir özelliği olan ifadesiz yüzlerler, bu bireyler için yaşamın devamında kendileri için bir eşlikçidirler. Genellikle duygularını bastıran bu bireyler özellikle de olumsuz duyguları dışarı vurmakta zorlanır ve gizlemeyi tercih ederler. Kendi duygusal ihtiyaçlarını ifade etmekten kaçındıkları için kaçıngan bağlanan bireyler, karşı tarafa güvenmekte zorlanabilirler. Kaçıngan bağlanan bireylerin belki de en çok zorlandıkları alan kurdukları ilişkilerde yaşadıkları güven problemleridir. Bu durumun karşı taraftan kaynaklandığı görüşüne sahip olan bireyler bir türlü sorunun ne olduğunu anlayamaz ve kurduğu ilişkilerde başarısızlığa uğrar.  

Sosyal ilişkilerinde de yüzeysel ilişkilerle yetinen kaçıngan bağlanan bireyler, yoğun çalışma temposuna adapte olmuş insanlardır. Uzun süreli, yorucu çalışma temposuna sahip olmak bağımsızlık duygusunu pekiştireceğinden kendi başlarına iş yapmak onlar için bir hobiye dönüşmüştür. 

Kaçınmacı bağlanma stiline sahip bireylerin bu özellikleri, genellikle duygusal olarak korunmaya çalıştıklarını ve ilişkilerde duygusal risk almaktan kaçındıklarını yansıtır. Bu durum, çocukluk dönemindeki duygusal ihtiyaçların yetersiz karşılanmasından kaynaklanabilir ve uzun vadeli ilişkilerde zorluklar yaşamalarına neden olabilir. 

Kaygılı Bağlanma 

Çocukluk döneminde ebeveyninde duygusal olarak tutarsızlıklar gözlemleyen bireylerde yaygın olarak gözlemlenen Kaygılı-Güvensiz Bağlanma, bireyleri ileriki yaşlarda oldukça yoran ve zorlayan özelliklere sahiptir. Bakıldığında bu bağlanma stilinin temelinde 4 ana neden yatar: terk edilme korkusu, birine bağımlı hale gelme eğilimi, duygularının düzenlenmesi için bir başkasına ihtiyaç duyma ve reddedilme korkusu. Bireyin hayatı bu 4 ana neden üzerine şekillenir. Ebeveynlerinin gerek duygusal gerek fiziksel tutarsız davranışlarına maruz kalan çocuklar bakım verenlerini anlamakta oldukça zorlanırlar. Çocukların ebeveynleriyle ilgili kafası her zaman karışıktır çünkü ebeveynler çocuklarını çok şımartırken bir anda onları itip kendilerinden uzaklaştırabilirler. Bu deneyimlerle yetişen birey ileriki yaşantısında her şeyden önce çoğunlukla kendilerini başkalarına bağımlı hissederken aynı zamanda derin bir değersizlik duygusuyla da baş etmek zorundadırlar.   

Kaygılı Bağlanma stiline sahip bireyler bazı spesifik özellikler gösterirler. Bunların başında az önce de belirttiğimiz gibi başkalarına karşı aşırı bağımlılık geliştirme yer alır. Bu aşırı bağımlılık halinde bağımlı olduğu bireyin veya bireylerin sürekli onayını almak da vardır. ‘’Onay Arayıcılık’’ şemasının da sıklıkla aktif olduğu bu bireyler yaptıkları her işte bir tür onaylanma ihtiyacı hissederler.  

Bu bireyler hayatlarındaki en küçük belirsizlikte büyük endişelere kapılma eğilimindedirler. Hayatlarındaki veya ilişkilerindeki küçük bir değişiklik onlar için büyük bir endişe sebebidir. Bunun haricinde ihtiyaçların sürekli ifade edilmesi, partnerlerinden sürekli onay ve güvence almaları için gereklidir. Son olarak kaygılı bağlanan bireyler, genellikle dışarıdan topluma oldukça uyumlu gözükürler. Çünkü herhangi bir çatışma veya kendini ifade edememe, yanlış anlaşılma hali onlar için büyük endişelere yol açacağından çatışmadan kaçınırlar.  

Sonuç olarak, kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin yaşamları, duygusal karmaşa ve güvensizlikle doludur. Bu bireylerin ilişkilerinde sürekli bir arayış içinde olmaları, içlerindeki duygusal boşluğu doldurma çabasıdır. Ancak, bu boşluğu doldurmak için dışarıdaki onay ve güvence arayışı, genellikle uzun vadeli sağlıklı ilişkiler kurmalarını engeller. Bu nedenle, bu bireylerin duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve ele almak için terapi ve destek alması önemlidir. 

Düzensiz Bağlanma 

Bağlanma teorilerinin sonuncusu olan Düzensiz Bağlanma, diğer bağlanma teorilerine kıyasla çocukluk çağında daha fazla travmaya hatta istismara maruz kalmış bireylerde görülür. Düzensiz Bağlanma aslında diğer bağlanma stilleri gibi belirgin özelliklerin varlığını içermez. Genellikle kaçıngan ve güvensiz bağlanma özelliklerinin bir kombinasyonu olarak karşımıza çıksa da  bu tip bağlanma stili sergileyen bireylerin düzenli bir davranış örüntüsü yoktur.  

Düzensiz Bağlanma stiline sahip bireyler tıpkı ebeveynleri gibi tutarsız davranışlar sergileme eğilimindedirler. Kendilerini çok iyi hissettikleri bir ilişki içinde bazen çok sıcak ve yakın davranırken bir anda duygusal olarak mesafeli ve soğuk bir kişiliğe bürünebilirler. Bu durum onların yaygın özelliklerinden biri olan ilişki karmaşıklığıyla açıklanabilir. Bu bağlanma stili ruh salığı konusunda da belirleyici etkilere sahiptir. Bireylerin yaşadığı duygu durum bozuklukları, kendine zarar verme ve kişilik bozukluklarının temelinde bu bağlanma stili yatıyor olabilir. 

Bütün bunların yanında düzensiz-korkulu bağlanan bireylerde en yaygın görülen özellik duygusal dalgalanmalardır. Çocukluk çağında yaşamış olabileceği travma, istismar ve ihmal benzeri durumlar onun anksiyete geliştirmesine neden olabilir. Temelde yakın ilişki kurma isteği duyan bu bireyler kendilerini acıdan ve herhangi bir olumsuzluktan korumak adına duvar örmeye de meyillidirler. Bu stildeki bireylerin ilişki deneyimleri hem yakınlaşma hem de uzaklaşma arzularını dengelemek için çaba harcamalarını gerektirebilir. Bu nedenle, sağlıklı ve kararlı ilişkiler kurmak düzensiz bağlanma stiline sahip bireyler için zorlu olabilir. 

 Bağlanma Stillerimizi Değiştirmek Mümkün Müdür? 

Bağlanma stillerimizi değiştirmek elbette ki mümkündür, ancak bu genellikle zaman alıcı bir süreçtir ve bireyin içsel çalışması ve farkındalığını gerektirir. Psikoterapi, bu değişim sürecinde önemli bir rol oynar. Terapi, bireyin duygusal deneyimlerini keşfetmesine, bağlanma stillerini anlamasına ve olumlu değişiklikler yapmasına yardımcı olabilir. Güvenli bir bağlanma stiline doğru ilerlemek, özellikle kaygılı, kaçınmacı veya düzensiz bağlanma stillerine sahip bireyler için terapi ile mümkündür. Terapist, bireye duygusal ihtiyaçlarını ifade etme, sağlıklı sınırlar oluşturma ve güvenilir ilişkiler kurma konularında rehberlik edebilir. Ancak bu süreç, sabır, öz farkındalık ve tutarlı çaba gerektirir. Bağlanma stillerini değiştirmek, daha sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurmak için önemli bir adım olabilir. 

Bağlanma stillerini değiştirmede kullanılabilecek çeşitli terapi ekolleri vardır. Bunlardan bazılarını sizin için açıklayacağım.  

EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): EMDR, travmatik deneyimleri işlemek ve duygusal iyileşme sağlamak için kullanılan bir terapi yöntemidir. Bağlanma stillerini değiştirmede geçmiş travmatik ilişkilerin etkilerini azaltmak ve güvenli bağlanma hissini güçlendirmek için kullanılabilir. 

Şema Terapisi: Kısmen yeni sayılabilecek olan şema terapisi günümüzde özellikle çocukluk çağından getirdiğimiz davranış örüntülerini, korkularını açıklamada ve çocukluğumuza farklı bir gözle bakarak günümüzdeki davranış kalıplarımızı açıklamada önemli bir öneme sahiptir. Şema terapisi, derin köklü duygusal kalıpları ve inançları ele alarak bağlanma stillerinin temelindeki duygusal ihtiyaçları ve kalıpları keşfetmek ve değiştirmek için kullanılabilir. 

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, bireyin düşünce kalıplarını ve davranışlarını değiştirmeye odaklanır. Bağlanma stillerini değiştirmek için, bireyin kendine yönelik inançlarını ve duygusal tepkilerini gözden geçirerek daha sağlıklı düşünce ve davranış kalıpları geliştirmesine yardımcı olabilir. 

Bu terapi ekollerinin her biri, bireyin ihtiyaçlarına ve terapistin uzmanlık alanına bağlı olarak farklı derecelerde etkili olabilir. Bağlanma stillerini değiştirmek için en uygun terapi yöntemi, bireyin öznel deneyimlerine ve hedeflerine uygun olarak belirlenmelidir. Örneğin, bireyin geçmiş travmatik deneyimleri varsa ve bu deneyimler bağlanma stillerini etkiliyorsa, EMDR gibi travmaya odaklı terapi yöntemleri etkili olabilir. Ancak, başka bir bireyin duygusal düzenlemeyi öğrenme ve ilişkilerinde daha sağlıklı bağlanma desenleri geliştirme ihtiyacı varsa, duygusal odaklı terapi veya bilişsel davranışçı terapi gibi yaklaşımlar tercih etmesi daha uygun olabilir. 

Sonuç olarak, bağlanma stillerini değiştirmek için en uygun terapi yöntemi, bireyin öznel deneyimlerine ve hedeflerine göre belirlenmelidir. Her bir terapi ekolü farklı derecelerde etkili olabilir ve terapistin uzmanlık alanı ve bireyin ihtiyaçları göz önünde bulundurulması gereken en önemli faktördür. Terapi süreci, bireyin duygusal iyileşme ve sağlıklı ilişki kalıpları geliştirme yolculuğunda önemli bir araç olabilir. 

Sohbet'i Açın
💬 Bize Ulaşın!
Merhaba👋 Ben Uzman Klinik Psikolog İrem Oturaklıoğlu Kaya'nın Asistanıyım. Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?